|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
parası olmak (bir şey için) |
afford v.
|
|
Anyone who can afford it is keen to buy good health.
Parası olan herkes iyi bir sağlık satın almaya heveslidir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
2 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde etkisi olmak |
impact on (someone or something) v.
|
|
It produces virtually no carbon dioxide emissions, which impact on climate.
İklim üzerinde etkisi olan karbondioksit emisyonlarını neredeyse hiç üretmez.
More Sentences
|
3 |
Phrasals |
(bir şey yapmakta) ısrarcı olmak |
persist in (doing something) v.
|
|
If some countries wish to persist in this, it is of course up to them.
Eğer bazı ülkeler bu konuda ısrarcı olmak istiyorlarsa, bu elbette onlara kalmış bir şeydir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
4 |
Colloquial |
(gerçekten) bir şey olmak |
be (really) something v.
|
|
Enlargement will only succeed if we realise that it actually is something we must work on together.
Genişleme ancak bunun gerçekten üzerinde birlikte çalışmamız gereken bir şey olduğunu fark edersek başarılı olacaktır.
More Sentences
|
5 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için deli olmak |
be crazy about (someone or something) v.
|
|
Tom is crazy about tennis.
Tom tenis için deli oluyor.
More Sentences
|
Idioms |
|
6 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) şüpheleri olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) v.
|
|
Does anyone still have doubts?
Hâlâ şüphesi olan var mı?
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
hayvanın ısırmasına veya zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kaf |
mouthpiece n.
|
|
8 |
General |
kendini bir şey zannetmesine sebep olmak |
go to one's head v.
|
|
9 |
General |
değersiz bir şey olmak |
not to be worth a shit v.
|
|
10 |
General |
bir şey birinin lehinde olmak |
tell in someone's favor v.
|
|
11 |
General |
birinin elde edemeyeceği bir şey olmak |
be beyond someone's grasp v.
|
|
12 |
General |
bir şey başka bir şeye bağlı olmak |
be conditioned by v.
|
|
13 |
General |
bir şey için göz kulak olmak |
keep an eye out for v.
|
|
14 |
General |
uzmanlık alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in v.
|
|
15 |
General |
malı olmak (bir şey birinin) |
belong to v.
|
|
16 |
General |
bir şey artık geçmişe ait bir şey olmak |
be a thing of the past v.
|
|
17 |
General |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
|
18 |
General |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to v.
|
|
19 |
General |
aşağılık bir şey olmak |
not to be worth a shit v.
|
|
20 |
General |
birinin elde edebileceği bir şey gibi olmak |
be within someone's grasp v.
|
|
21 |
General |
bir şey için deli olmak |
go gaga over v.
|
|
22 |
General |
birinin tenezzül etmeyeceği bir şey olmak |
be beneath someone v.
|
|
23 |
General |
birinde bir şey belirli bir miktarda eksik olmak |
be short v.
|
|
24 |
General |
birinin hiç bilmediği bir şey olmak |
be beyond one's ken v.
|
|
25 |
General |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
26 |
General |
bir şey birinin aleyhinde olmak |
tell against v.
|
|
27 |
General |
emin olmak (bir şey hakkında) |
tell v.
|
|
28 |
General |
bir şey kılığına girmiş olmak |
be something in disguise v.
|
|
29 |
General |
bir şey için birine borçlu olmak |
have someone to thank for v.
|
|
30 |
General |
özel ilgi alanı (belirli bir şey) olmak |
specialize in v.
|
|
31 |
General |
(kötü bir şey) geçirmek üzere olmak |
be in for it v.
|
|
32 |
General |
nerdeyse (bir şey yapıyor olmak) |
come closer v.
|
|
33 |
General |
bir şey yapma ayrıcalığı olmak |
have the prerogative of doing something v.
|
|
34 |
General |
bir şey hakkında bilgiye sahip olmak |
have knowledge of a thing v.
|
|
35 |
General |
gibi bir şey olmak |
be something of a v.
|
|
36 |
General |
gibi bir şey olmak |
be somewhat of a v.
|
|
37 |
General |
(bir şey) hakkında endişeli olmak |
be nervous about v.
|
|
|
38 |
General |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
39 |
General |
bir şey ile meşgul olmak |
busy oneself with someone or something v.
|
|
40 |
General |
aralarında bir şey olmak |
have a thing going with someone v.
|
|
41 |
General |
arasında bir şey olmak |
have a thing going with someone v.
|
|
42 |
General |
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak |
lead someone to do something v.
|
|
43 |
General |
bir şey bakımından zengin olmak |
be rich in something v.
|
|
44 |
General |
emin olmak (bir şey hakkında) |
be sure of/about v.
|
|
45 |
General |
bir şey yapmaya alışık olmak |
be used to doing something v.
|
|
46 |
General |
(bir şey hakkında) açık/net olmak |
be clear on something v.
|
|
47 |
General |
bir şey hakkında fikir sahibi olmak |
get an idea of something v.
|
|
48 |
General |
bir şey hakkında fikir sahibi olmak |
get an idea on something v.
|
|
49 |
General |
(bir şey elde etmek için) birisiyle arkadaş olmak |
buddy up v.
|
|
50 |
General |
bir şey için birine sinirli olmak |
be angry with someone for something v.
|
|
51 |
General |
(bir şey ile) dolu olmak |
abound with v.
|
|
52 |
General |
bir şey ile dolu olmak |
be littered with v.
|
|
53 |
General |
(biri/bir şey için) mezar olmak |
entomb v.
|
|
54 |
General |
(bir şey) üzerinde güçlü ve hoş bir etkiye sahip olmak |
whow v.
|
|
55 |
General |
kötü bir şey olmak |
worth v.
|
|
56 |
General |
(bir şey) hakkında bilgisi olmak |
be aware of (something) v.
|
|
57 |
General |
(bir şey) bilgisi dahilinde olmak |
be aware of (something) v.
|
|
58 |
General |
(bir şey) üzerinde kontrol sahibi olmak |
hold v.
|
|
59 |
General |
(bir şey için) alana veya kapasiteye sahip olmak |
hold v.
|
|
60 |
General |
(kendisine bir şey)müstahak olmak |
deserve v.
|
|
61 |
General |
(bir şey hakkında) önbilgi sahibi olmak |
foreknow v.
|
|
62 |
General |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh v.
|
|
63 |
General |
(bir şey) için külfetli olmak |
outweigh v.
|
|
64 |
General |
bir şey olmak isteyip beceremeyen |
would-be adj.
|
|
Phrasals |
|
65 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) v.
|
|
66 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something v.
|
|
67 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
68 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
69 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
70 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
71 |
Phrasals |
(bir şey bir yere) çarpıp paramparça olmak |
break against (something) v.
|
|
72 |
Phrasals |
(bir şey bir yere) çarpıp paramparça olmak |
break against something v.
|
|
73 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood about (someone or something) v.
|
|
74 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about (someone or something) v.
|
|
75 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood about someone or something v.
|
|
76 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about someone or something v.
|
|
77 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood on someone or something v.
|
|
|
78 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood on someone or something v.
|
|
79 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak |
brood over someone or something v.
|
|
80 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood over someone or something v.
|
|
81 |
Phrasals |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed (someone or something) by (something) v.
|
|
82 |
Phrasals |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed someone or something by something v.
|
|
83 |
Phrasals |
(bir şey yapmaktan) keyif almak/memnun olmak/tatmin olmak |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(belli bir kişi ya da şey) hakkında hemfikir/mutabık olmak |
concur on (someone or something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(bir şey) için uygun olmak/düşmek |
come up for (something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(bir şey) için münasip olmak |
come up for (something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
bir şey ile idare etmek/idareli olmak |
scrape along with something v.
|
|
88 |
Phrasals |
bir şey ile idare etmek/idareli olmak |
scrape along on something v.
|
|
89 |
Phrasals |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something v.
|
|
90 |
Phrasals |
bir şey için gönüllü olmak |
volunteer for something v.
|
|
91 |
Phrasals |
(bir şey ile) paniğe kapılmasına neden olmak |
panic someone by something v.
|
|
92 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak |
expect something from someone or something v.
|
|
93 |
Phrasals |
birinden/bir şeyden bir şey beklentisi içinde olmak |
expect something (out) of someone or something v.
|
|
94 |
Phrasals |
(birine bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or something) for (something) v.
|
|
95 |
Phrasals |
(birine/bir hayvana bir şey) için musallat olmak |
devil (someone or an animal) for something v.
|
|
96 |
Phrasals |
(bir şey/biri) hakkında bilgi edinmiş olmak |
get with (someone or something) v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şey/biri) hakkında bilgi sahibi olmak |
get with (someone or something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(bir şey yapmaya) değer olmak |
pay to (do something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) karlı olmak |
pay to (do something) v.
|
|
100 |
Phrasals |
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
101 |
Phrasals |
zamanla gelişip (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
102 |
Phrasals |
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
103 |
Phrasals |
büyüyüp (bir şey) olmak |
grow up into (something) v.
|
|
104 |
Phrasals |
olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow up into (something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
bir şey yaptırmak için askıntı/musallat olmak |
badger into v.
|
|
106 |
Phrasals |
bir şey yaptırmak için birine askıntı/musallat olmak |
badger someone into something v.
|
|
107 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için seferber olmak |
campaign for (someone or something) v.
|
|
108 |
Phrasals |
(birinin) bir şey yapmasına neden olmak/yol açmak |
provoke (one) to v.
|
|
109 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için bir şeyin göstergesi olmak |
represent to (someone or something) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için bir şeyin sembolü olmak |
represent to (someone or something) v.
|
|
111 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için bir şeyin temsili olmak |
represent to (someone or something) v.
|
|
112 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) biri veya bir şey önünde avukatı, vekili olarak temsilcisi olmak |
represent to (someone or something) v.
|
|
113 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) v.
|
|
114 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) v.
|
|
115 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
116 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birine bir şey vererek) destek atmak/olmak |
stake (one) to (something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
stir someone into something v.
|
|
119 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
stir someone to something v.
|
|
120 |
Phrasals |
bir şey hakkında bir fikir sahibi olmak |
step inside v.
|
|
121 |
Phrasals |
bir şeyin bir şey olması amacında/niyetinde olmak |
intend something as something v.
|
|
122 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında kabak tadı veren bir konuşma yapmasına/hikaye anlatmasına neden olmak |
set off on (something) v.
|
|
123 |
Phrasals |
neredeyse bir şey olmak |
verge upon something v.
|
|
124 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge upon something v.
|
|
125 |
Phrasals |
neredeyse bir şey olmak |
verge on something v.
|
|
126 |
Phrasals |
bir şey olmak üzere olmak |
verge on something v.
|
|
127 |
Phrasals |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) on (one) v.
|
|
128 |
Phrasals |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) upon (one) v.
|
|
129 |
Phrasals |
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
visit (something) upon (one) v.
|
|
130 |
Phrasals |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için göz kulak olmak |
keep (someone or something) for (someone or something) v.
|
|
131 |
Phrasals |
tadı bir şey gibi olmak |
taste of something v.
|
|
132 |
Phrasals |
bir şey tadında olmak |
taste of something v.
|
|
133 |
Phrasals |
(bir şey) hakkındaki son gelişmelerle ilgili bilgi sahibi olmak |
stay up on (something v.
|
|
134 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
stack up to someone or something v.
|
|
135 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak |
stack up to someone or something v.
|
|
136 |
Phrasals |
bir şey için gerekli niteliklere sahip olmak |
qualify for something v.
|
|
137 |
Phrasals |
bir şey için yeterli olmak |
qualify for something v.
|
|
138 |
Phrasals |
biri/bir şey için değerli olmak |
credit to someone or something v.
|
|
139 |
Phrasals |
biri/bir şey için onur kaynağı olmak |
credit to someone or something v.
|
|
140 |
Phrasals |
bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound in something v.
|
|
141 |
Phrasals |
bir şey dolu olmak |
abound in something v.
|
|
142 |
Phrasals |
biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound with someone or something v.
|
|
143 |
Phrasals |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something v.
|
|
144 |
Phrasals |
bol bol biri/bir şey olmak |
abound with someone or something v.
|
|
145 |
Phrasals |
(bir şey) kadar olmak |
add up to (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
(bir şey) niyetinde olmak |
aim at (something) v.
|
|
147 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
bir şey olmak |
amount to something v.
|
|
150 |
Phrasals |
bir şey ile eş anlamlı olmak |
amount to something v.
|
|
151 |
Phrasals |
bir şey tutarında olmak |
amount to something v.
|
|
152 |
Phrasals |
(bir şey) niyetinde olmak |
aim at (something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
bir şey olmak |
amount to something v.
|
|
156 |
Phrasals |
bir şey ile eş anlamlı olmak |
amount to something v.
|
|
157 |
Phrasals |
bir şey tutarında olmak |
amount to something v.
|
|
158 |
Phrasals |
biri/bir şey için olmak |
apply to someone or something v.
|
|
159 |
Phrasals |
biri/bir şey için uygun olmak |
apply to someone or something v.
|
|
160 |
Phrasals |
bir şey nedeniyle olmak |
arise from something v.
|
|
161 |
Phrasals |
bir şey yüzünden olmak |
arise from something v.
|
|
162 |
Phrasals |
bir şey nedeniyle olmak |
arise out of something v.
|
|
163 |
Phrasals |
bir şey yüzünden olmak |
arise out of something v.
|
|
164 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle olmak |
arise out of (something) v.
|
|
165 |
Phrasals |
(bir şey) yüzünden olmak |
arise out of (something) v.
|
|
166 |
Phrasals |
bir şey peşinde olmak |
aspire to something v.
|
|
167 |
Phrasals |
(birine bir şey için) destek olmak/vermek |
back (someone) for (something) v.
|
|
168 |
Phrasals |
bir şey ile meşgul olmak |
have on v.
|
|
169 |
Phrasals |
bir şey olmak |
go on something v.
|
|
170 |
Phrasals |
neredeyse (bir şey) olmak |
border on v.
|
|
171 |
Phrasals |
neredeyse (bir şey) olmak |
border upon v.
|
|
172 |
Phrasals |
(birinin/kendinin bir şey yapmasına) neden olmak |
bring (someone or oneself) to (do something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
bring someone to do something v.
|
|
174 |
Phrasals |
bir şey olmasına neden olmak |
bring something on v.
|
|
175 |
Phrasals |
(biriyle) bir şey ortağı/arkadaşı olmak |
buddy up (with someone) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir şey bir durumda) gerekli olmak |
call for (something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(biri/bir şey) arayışında olmak |
cast around for (someone or something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
(bir şey yapmamak için) kendine hakim olmak |
chomp down on (something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
(bir şey yapmaya) engel olmak |
chomp down on (something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(bir şey) aracılığıyla dolaşmak/dolaşımda olmak |
circulate through (something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
(biri/bir şey üzerinde) baskıcı olmak |
clamp down (on someone or something) v.
|
|
182 |
Phrasals |
(bir şey) yüzünden olmak |
come from (something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
işe yarar bir şey olmak/haline gelmek |
come to something v.
|
|
184 |
Phrasals |
doğru dürüst bir şey olmak/haline gelmek |
come to something v.
|
|
185 |
Phrasals |
(bir şey) saldırısı altında olmak |
come under (something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak |
concur on someone or something (with someone) v.
|
|
187 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak |
concur on someone or something (with someone) v.
|
|
188 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak |
concur on someone or something (with someone) v.
|
|
189 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak |
concur (on someone or something) with someone v.
|
|
190 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak |
concur (on someone or something) with someone v.
|
|
191 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak |
concur (on someone or something) with someone v.
|
|
192 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasına mani olmak |
constrain someone from doing something v.
|
|
193 |
Phrasals |
birinin bir şey yapmasına engel olmak |
constrain someone from doing something v.
|
|
194 |
Phrasals |
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
constrain (one) from (doing something) v.
|
|
195 |
Phrasals |
(birinin bir şey yapmasına) engel olmak |
constrain (one) from (doing something) v.
|
|
196 |
Phrasals |
(bir şeyden) değişip (bir şey) olmak |
convert from (something) into (something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(bir şeyden) değişip (bir şey) olmak |
convert from (something) to (something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(bir şey, ses, karmaşa) arasından fark edilir, duyulur olmak |
cut through (something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(bir şey) ile haşır neşir olmak |
deal in (something) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree (with someone) (about someone or something) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree (with someone) (on someone or something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak |
disagree with (one) on (something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
aynı zamanda bir şey daha olmak |
double as v.
|
|
204 |
Phrasals |
aynı zamanda bir şey de olmak |
double as v.
|
|
205 |
Phrasals |
bir şey katılımcısı olmak |
enter in something v.
|
|
206 |
Phrasals |
büyüyüp bir şey olmak |
expand into something v.
|
|
207 |
Phrasals |
büyüyüp (bir şey) olmak |
expand (something) into (something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(bir şey) kapsamı içerisinde olmak |
fall under (something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(bir şey) dahilinde olmak |
fall under (something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
dolaylı yoldan (bir şey) peşinde olmak |
fish for (something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(biri/bir şey) karşısında şok olmak |
gasp at (someone or something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
neredeyse (bir şey) olmak |
get on for (something) v.
|
|
213 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için dezavantajlı/istenmeyen bir durum olmak |
go against (someone or something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(bir şey için) büyümüş olmak |
grow out of (something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
olgunlaşıp biri/bir şey olmak |
grow up into someone or something v.
|
|
216 |
Phrasals |
büyüyüp biri/bir şey olmak |
grow up into someone or something v.
|
|
217 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) olmak |
have (something) for (someone or something) v.
|
|
218 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için (bir çözümü) olmak |
have (something) for (someone or something) v.
|
|
219 |
Phrasals |
birine ayırdığı bir şey olmak |
have something for someone v.
|
|
220 |
Phrasals |
bir şey için kullanılabilecek bir şeyi olmak |
have something for something v.
|
|
221 |
Phrasals |
(birinin) lehine/avantajına (bir şey) olmak |
have (something) going for (one) v.
|
|
222 |
Phrasals |
(birinin) iyiliğine (bir şey) olmak |
have (something) going for (one) v.
|
|
223 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde etkisi olmak |
impact upon (someone or something) v.
|
|
224 |
Phrasals |
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
inhibit (someone) from (doing something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(bir şey) olması amacında/niyetinde olmak |
intend as v.
|
|
226 |
Phrasals |
(birinin evine/yaşadığı yere bir şey için) davetsiz misafir olmak |
invite (oneself) over (for something) v.
|
|
227 |
Phrasals |
(bir şey yapmasına) engel olmak |
keep from (doing something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
(bir şey) sınırları içerisinde olduğundan emin olmak |
keep to (something) v.
|
|
229 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında bilgili olmak |
know about (something) v.
|
|
230 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında yetenekli olmak |
know about (something) v.
|
|
231 |
Phrasals |
bir şey hakkında bilgisi olmak |
know from something v.
|
|
232 |
Phrasals |
bildiği/duyduğu (biri/bir şey) olmak |
know of (someone or something) v.
|
|
233 |
Phrasals |
(biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak |
lead (someone or something) against (someone or something else) v.
|
|
234 |
Phrasals |
(bir şey) için var olmak |
live to v.
|
|
235 |
Phrasals |
(bir şey) peşinde olmak |
look for (something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) v.
|
|
237 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
mark (someone or something) as (something) v.
|
|
238 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
mark (someone or something) as (something) v.
|
|
239 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun göstergesi olmak |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
|
240 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey) olduğunun kanıtı olmak |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
match up to (someone or something) v.
|
|
242 |
Phrasals |
(bir şey) söylemekteki/yapmaktaki maksadı (bir şey) olmak |
mean (something) as (something else) v.
|
|
243 |
Phrasals |
(bir şey) söylemekteki/yapmaktaki niyeti (bir şey) olmak |
mean (something) as (something else) v.
|
|
244 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
measure up (to someone or something) v.
|
|
245 |
Phrasals |
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak |
nurse (someone or something) through (something) v.
|
|
246 |
Phrasals |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate from (some place or something) v.
|
|
247 |
Phrasals |
kökeni (bir yer/bir şey) olmak |
originate in (some place or something) v.
|
|
248 |
Phrasals |
(biri/bir şey) tarafından başlatılmış olmak |
originate with (someone or something) v.
|
|
249 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şey) borcu olmak |
owe (something) to (someone or something) v.
|
|
250 |
Phrasals |
(bir şey birinin/bir şeyin) sayesinde olmak |
owe (something) to (someone or something) v.
|
|
251 |
Phrasals |
(bir şey) karşısında panik olmak |
panic at (something) v.
|
|
252 |
Phrasals |
(bir şey) iddiasında olmak |
pretend to (something) v.
|
|
253 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasına) mani/engel olmak |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
|
254 |
Phrasals |
(birinin) kötü/zor/travmatik bir şey yaşamasına neden olmak |
put (someone) through (something) v.
|
|
255 |
Phrasals |
(biri/bir şey) arayışında olmak |
quest for (someone or something) v.
|
|
256 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde egemen/hakim olmak |
reign over (someone or something) v.
|
|
257 |
Phrasals |
(bir şey) olarak aday olmak |
run as (something) v.
|
|
258 |
Phrasals |
(bir şey) boyunca çizgi halinde var olmak |
run through (something) v.
|
|
259 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) işareti olmak |
spell (something) for (someone or something) v.
|
|
260 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) göstergesi olmak |
spell (something) for (someone or something) v.
|
|
261 |
Phrasals |
(bir şey yapması) muhtemel olmak |
stand to (do something) v.
|
|
262 |
Phrasals |
(bir şey yapması) olası olmak |
stand to (do something) v.
|
|
263 |
Phrasals |
(bir şey yapma) olasılığı olmak |
stand to (do something) v.
|
|
264 |
Phrasals |
(bir şey yapmaya) gücü olmak |
stand to (do something) v.
|
|
265 |
Phrasals |
(bir şey yapması) yararlı olmak |
stand to (do something) v.
|
|
266 |
Phrasals |
(bir şey) dolu olmak |
stink with (something) v.
|
|
267 |
Phrasals |
(bir şey) çabası içinde olmak |
struggle for (something) v.
|
|
268 |
Phrasals |
(bir şey) için uygun olmak |
suffice for (something) v.
|
|
269 |
Phrasals |
(bir şey) için yeterli olmak |
suffice for (something) v.
|
|
270 |
Phrasals |
(birine biri/bir şey) hakkında bir gösterge olmak |
tell (one) about (someone or something) v.
|
|
271 |
Phrasals |
(birine bir/bir şey) hakkında bir emare olmak |
tell (one) about (someone or something) v.
|
|
272 |
Phrasals |
(bir şey) sayesinde başarılı olmak |
thrive on (something) v.
|
|
273 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması) için musallat olmak |
torment (one) into (doing something) v.
|
|
274 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
work for (someone or something) v.
|
|
275 |
Phrasals |
(bir şey) için/üzerinde etkili olmak |
work for (something) v.
|
|
276 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde etkili olmak |
work on (someone or something) v.
|
|
277 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde etkili olmak |
work on (something) v.
|
|
278 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde onarıcı/iyileştirici/düzeltici etkisi olmak |
work on (something) v.
|
|
279 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) başına kötü (bir şey) gelmesine neden olmak |
wreak (something) upon (someone or something) v.
|
|
280 |
Phrasals |
(bir şey) altında stres olmak/strese girmek |
writhe under (something) v.
|
|
Phrases |
|
281 |
Phrases |
(bir şey) olsa iyi olmak |
(one) could stand (something) v.
|
|
282 |
Phrases |
(bir şey) olsa iyi olmak |
(one) could use (something) v.
|
|
283 |
Phrases |
(bir şey) yapma olasılığı olmak |
be given to (something) v.
|
|
284 |
Phrases |
(bir şey) yapması muhtemel olmak |
be given to (something) v.
|
|
285 |
Phrases |
bir şeye/bir şey yapmaya meyilli olmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
286 |
Phrases |
bir şeye/bir şey yapmaya yatkın olmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
287 |
Phrases |
bir şey yapma olasılığı olmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
288 |
Phrases |
bir şey yapması muhtemel olmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
289 |
Phrases |
yapacağı yalnızca/sadece/ancak (bir şey) (olmak/kalmak) |
can but expr.
|
|
290 |
Phrases |
(biri/bir şey) dahil olmak üzere |
not forgetting (someone or something) expr.
|
|
Proverb |
|
291 |
Proverb |
sırf bir şey söylemiş olmak için konuşmamak gerekir |
a closed mouth gathers no feet
|
|
Colloquial |
|
292 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something v.
|
|
293 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something v.
|
|
294 |
Colloquial |
(bir şey yapmaya) isteksiz olmak/niyeti olmamak |
not about to v.
|
|
295 |
Colloquial |
bir şey yapmaya isteksiz olmak/niyeti olmamak |
not be about to do something v.
|
|
296 |
Colloquial |
(terfi, intikam gibi bir şey) peşinde olmak/peşinden koşmak |
be out for (something) v.
|
|
297 |
Colloquial |
(bir şey) için dışarıda olmak |
be out for (something) v.
|
|
298 |
Colloquial |
aralarında bir şey olmak |
have something going with someone v.
|
|
299 |
Colloquial |
aralarında bir şey olmak |
something happen between them v.
|
|
300 |
Colloquial |
arasında bir şey olmak |
have something going with someone v.
|
|
301 |
Colloquial |
(bir şey hakkında) takıntılı olmak |
be anal about it v.
|
|
302 |
Colloquial |
(birinin) gözü gibi sakladığı bir şey olmak |
be (one's) baby v.
|
|
303 |
Colloquial |
gözü gibi baktığı bir şey olmak |
be (one's) baby v.
|
|
304 |
Colloquial |
(bir şey birinin) hayatı olmak |
be (one's) life v.
|
|
305 |
Colloquial |
(bir şey birinin) dünyası olmak |
be (one's) life v.
|
|
306 |
Colloquial |
tam bir (bir şey) örneği olmak |
be (something) itself v.
|
|
307 |
Colloquial |
tam bir (bir şey) abidesi olmak |
be (something) itself v.
|
|
308 |
Colloquial |
gelecekte (bir şey) olmak |
be a (something) in the making v.
|
|
309 |
Colloquial |
kesinlikle yapmaması gereken bir şey olmak |
be a no-no v.
|
|
310 |
Colloquial |
(birine veya bir şeye) kıyasla hiçbir şey olmak |
be as nothing (compared) to (someone or something) v.
|
|
311 |
Colloquial |
(birinin bir şey yapması) iyi olmak |
behoove (one) to (do something) v.
|
|
312 |
Colloquial |
(birinin bir şey yapmasında) yarar/fayda olmak |
behoove (one) to (do something) v.
|
|
313 |
Colloquial |
giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak |
grow to (do something) v.
|
|
314 |
Colloquial |
(bir şey) yapmak zorunda olmak |
have (something) to do v.
|
|
315 |
Colloquial |
(bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak |
owe it to (someone or oneself) to (do something) v.
|
|
316 |
Colloquial |
birinin yararına ilerleyen bir şey olmak |
have something going v.
|
|
317 |
Colloquial |
bir şey özellikle biri için olmak |
with your name on it v.
|
|
318 |
Colloquial |
bir şey özellikle birine yönelik olmak |
with your name on it v.
|
|
319 |
Colloquial |
üzerinde (bir şey) olmak |
have (something) on (one) v.
|
|
320 |
Colloquial |
yanında (bir şey) olmak |
have (something) on (one) v.
|
|
321 |
Colloquial |
yanında (bir şey) taşımak/olmak |
have something on (one's person) v.
|
|
322 |
Colloquial |
üzerinde (bir şey) taşımak/olmak |
have something on (one's person) v.
|
|
323 |
Colloquial |
(birinin) üzerinde bir şey olmak |
have (something) on (one) v.
|
|
324 |
Colloquial |
(birinin) yanında bir şey olmak |
have (something) on (one) v.
|
|
325 |
Colloquial |
(bir şey) için zararlı olmak |
hell on (something) v.
|
|
326 |
Colloquial |
(bir şey) için zarar verici olmak |
hell on (something) v.
|
|
327 |
Colloquial |
başına kötü bir şey gelecek olmak |
have had it v.
|
|
328 |
Colloquial |
bir şey için bir şeyin içinde olmak |
be in it for v.
|
|
329 |
Colloquial |
bir şey için bir şeyin parçası olmak |
be in it for v.
|
|
330 |
Colloquial |
(biri, bir şey ya da kendi) hakkında olmak |
be all about (someone, something, or oneself) v.
|
|
331 |
Colloquial |
(bir şey) için planda olmak |
be up for (something) v.
|
|
332 |
Colloquial |
(bir şey) için sırada olmak |
be up for (something) v.
|
|
333 |
Colloquial |
bir şey için uygun olmak |
be up for something v.
|
|
334 |
Colloquial |
olabildiğince (bir şey) olmak |
be as (something) as they come v.
|
|
335 |
Colloquial |
son derece (bir şey) olmak |
be as (something) as they come v.
|
|
336 |
Colloquial |
en üst düzeyde (bir şey) olmak/sergilemek |
be as (something) as they come v.
|
|
337 |
Colloquial |
alabildiğine (bir şey) olmak |
be as (something) as they come v.
|
|
338 |
Colloquial |
(bir şey) üzerinde çalışıyor olmak |
be at (something) v.
|
|
339 |
Colloquial |
(bir şey) üzerinde yoğunlaşmış olmak |
be at (something) v.
|
|
340 |
Colloquial |
(bir şey) üzerinde azimle çalışıyor olmak |
be at (something) v.
|
|
341 |
Colloquial |
(bir şey) üzerinde ısrarla çalışıyor olmak |
be at (something) v.
|
|
342 |
Colloquial |
(bir şey) üzerinde bıkmadan usanmadan çalışıyor olmak |
be at (something) v.
|
|
343 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
344 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
345 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
346 |
Colloquial |
(bir şey yapmaya) hazır olmak |
be down to (do something) v.
|
|
347 |
Colloquial |
(bir şey yapmaya) istekli olmak |
be down to (do something) v.
|
|
348 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) v.
|
|
349 |
Colloquial |
(bir şey) yüzünden ölmek üzere olmak |
be dying of (something) v.
|
|
350 |
Colloquial |
bir şey olurken orada olmak |
be in at something v.
|
|
351 |
Colloquial |
bir şey eksik olmak |
be light on something v.
|
|
352 |
Colloquial |
bir şey oldukça azalmış olmak/az kalmak |
be light on something v.
|
|
353 |
Colloquial |
bir şey bitmek/tükenmek üzere olmak |
be light on something v.
|
|
354 |
Colloquial |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
355 |
Colloquial |
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
356 |
Colloquial |
(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
357 |
Colloquial |
bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
358 |
Colloquial |
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak |
be not so much something as something v.
|
|
359 |
Colloquial |
bir şeyden çok bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
360 |
Colloquial |
dayanılmaz/çekilmez biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
361 |
Colloquial |
sinir bozucu biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
362 |
Colloquial |
haddini aşan biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
363 |
Colloquial |
çok can sıkıcı biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
364 |
Colloquial |
eziyet verici biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
365 |
Colloquial |
(bir şey, toplantı, etkinlik) için müsait olmak |
able to make (something) v.
|
|
366 |
Colloquial |
bir şey yapma noktasında olmak |
be after doing something v.
|
|
367 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
368 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
369 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
370 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için divane olmak |
be crazy about (someone or something) v.
|
|
371 |
Colloquial |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to (something) v.
|
|
372 |
Colloquial |
(bir şey) yüzünden olmak |
be down to something v.
|
|
373 |
Colloquial |
(bir şey) nedeniyle olmak |
be down to something v.
|
|
374 |
Colloquial |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to something v.
|
|
375 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good for (someone or something) v.
|
|
376 |
Colloquial |
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumda olmak |
be good for something v.
|
|
377 |
Colloquial |
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak |
be good for something v.
|
|
378 |
Colloquial |
bir şey verebilecek/sağlayabilecek durumu olmak |
be good for something v.
|
|
379 |
Colloquial |
kötü bir şey geçirmek üzere olmak |
be in for something v.
|
|
380 |
Colloquial |
bir durumda ihtiyaç duyulan/istenen tek şey olmak |
be just the thing v.
|
|
381 |
Colloquial |
(biri/bir şey) olmadan bir hiç olmak |
be lost without (someone or something) v.
|
|
382 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için yaratılmış olmak |
be made for (someone or something) v.
|
|
383 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için biçilmiş kaftan olmak |
be made for (someone or something) v.
|
|
384 |
Colloquial |
(bir şey) yapmaya mecbur olmak |
be meant to (do something) v.
|
|
385 |
Colloquial |
çok (bir şey) olmak |
be more than (something) v.
|
|
386 |
Colloquial |
son derece (bir şey) olmak |
be more than (something) v.
|
|
387 |
Colloquial |
kayda değer biri/bir şey olmak |
be no mean... v.
|
|
388 |
Colloquial |
yapılmaması gereken bir şey olmak |
be not the done thing [uk] v.
|
|
389 |
Colloquial |
(önemli bir şey) keşfetmek üzere olmak |
be on to (something) v.
|
|
390 |
Colloquial |
(önemli bir şey) sürecinde olmak |
be on to (something) v.
|
|
391 |
Colloquial |
tamamen (bir şey olmak) |
be so much/many (something) v.
|
|
392 |
Colloquial |
tamamen bir şey olmak |
be so much/many something v.
|
|
393 |
Colloquial |
baştan aşağı bir şey olmak |
be so much/many something v.
|
|
394 |
Colloquial |
birinin hoşlandığı bir şey olmak |
be somebody's style v.
|
|
395 |
Colloquial |
(bir şeyde) bir şey olmak |
be something to (something) v.
|
|
396 |
Colloquial |
kayda değer bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
397 |
Colloquial |
gururlanacak/gurur duyulacak bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
398 |
Colloquial |
heyecan verici bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
399 |
Colloquial |
çarpıcı/şaşırtıcı bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
400 |
Colloquial |
övünülecek/övülecek bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
401 |
Colloquial |
takdire değer bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
402 |
Colloquial |
dikkat çekici bir şey olmak |
be something to shout about v.
|
|
403 |
Colloquial |
(biriyle/bir şeyle) ilgili ters giden şey olmak |
be the matter (with someone or something) v.
|
|
404 |
Colloquial |
beklenen bir şey olmak |
be to be expected v.
|
|
405 |
Colloquial |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected v.
|
|
406 |
Colloquial |
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak |
be to be expected v.
|
|
407 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için yeterli olmak |
do for (someone or something) v.
|
|
408 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için makul olmak |
do for (someone or something) v.
|
|
409 |
Colloquial |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
do for (someone or something) v.
|
|
410 |
Colloquial |
(bir şey yapmaya) izinli olmak |
get to (do something) v.
|
|
411 |
Colloquial |
(biri/bir şey) hakkında bilgisi olmak |
get wise (to someone or something) v.
|
|
412 |
Colloquial |
neredeyse (bir şey) olmak |
be getting on for (something) v.
|
|
413 |
Colloquial |
(bir şey yapsa) iyi olmak |
had better (do something) v.
|
|
414 |
Colloquial |
(bir şey yapmasında) fayda olmak |
had better (do something) v.
|
|
415 |
Colloquial |
(bir şey yapsa) iyi olmak |
had better/best do something v.
|
|
416 |
Colloquial |
(bir şey yapmasında) fayda olmak |
had better/best do something v.
|
|
417 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
have got to (do something) v.
|
|
418 |
Colloquial |
(bir şey yapmaya) mecbur olmak |
have got to (do something) v.
|
|
419 |
Colloquial |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
420 |
Colloquial |
bir şey yapma becerisi içinde olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
421 |
Colloquial |
(bir şey yapma) yeteneği olmak |
have it in you (to do something) v.
|
|
422 |
Colloquial |
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak |
have it in you (to do something) v.
|
|
423 |
Colloquial |
birinin bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in one to do something v.
|
|
424 |
Colloquial |
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak |
have it in one to do something v.
|
|
425 |
Colloquial |
bir şey yapmak aklında olmak |
have it in mind to do something v.
|
|
426 |
Colloquial |
bir şey yapmaya niyeti olmak |
have it in mind to do something v.
|
|
427 |
Colloquial |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in one to do something v.
|
|
428 |
Colloquial |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have it in one to do something v.
|
|
429 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in one to do something v.
|
|
430 |
Colloquial |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have it in one to do something v.
|
|
431 |
Colloquial |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have it in one to do something v.
|
|
432 |
Colloquial |
bir şey yapma yeteneği olmak |
have it in you to do something v.
|
|
433 |
Colloquial |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have it in you to do something v.
|
|
434 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in you to do something v.
|
|
435 |
Colloquial |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have it in you to do something v.
|
|
436 |
Colloquial |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have it in you to do something v.
|
|
437 |
Colloquial |
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
438 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
439 |
Colloquial |
bir şey yapma kapasitesi olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
440 |
Colloquial |
bir şey yapma potansiyeli olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
441 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
442 |
Colloquial |
(bir şey) olacak gibi olmak |
look like (something) v.
|
|
443 |
Colloquial |
(bir şey yapma) niyetinde olmak |
mean to (do something) v.
|
|
444 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
mean to (do something) v.
|
|
445 |
Colloquial |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing v.
|
|
446 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) abes olmak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
Idioms |
|
447 |
Idioms |
bir amaca hizmet eden bir şey (olmak) |
(be) a means to an end n.
|
|
448 |
Idioms |
başlangıçta başka bir şey olmak |
start (life) as (something) v.
|
|
449 |
Idioms |
başlangıçta başka bir şey olmak |
start off as (something) v.
|
|
450 |
Idioms |
beklenen bir şey olmak |
be (only) to be expected v.
|
|
451 |
Idioms |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected v.
|
|
452 |
Idioms |
gayet muhtemel/oldukça olası bir şey olmak |
be (only) to be expected v.
|
|
453 |
Idioms |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of (something) v.
|
|
454 |
Idioms |
iyice (bir şey) dışına çıkmak/dışında olmak |
be well out of v.
|
|
455 |
Idioms |
az daha/neredeyse (bir şey) yapacak olmak |
be within a whisker of (something) v.
|
|
456 |
Idioms |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
457 |
Idioms |
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be (something) v.
|
|
458 |
Idioms |
sonunda/önünde sonunda (bir şey) olmak |
end up as (something) v.
|
|
459 |
Idioms |
sahne adı (bir şey) olmak |
appear under the name of (some name) v.
|
|
460 |
Idioms |
(birinin) istediği gibi (bir şey) olmak |
ring (one's) bell v.
|
|
461 |
Idioms |
(birinin) aradığı gibi (bir şey) olmak |
ring (one's) bell v.
|
|
462 |
Idioms |
(birinin) hoşlandığı (bir şey) olmak |
ring (one's) bell v.
|
|
463 |
Idioms |
(birinin) istediği gibi (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] v.
|
|
464 |
Idioms |
(birinin) aradığı gibi (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] v.
|
|
465 |
Idioms |
(birinin) hoşlandığı (bir şey) olmak |
ring someone's bell [us] v.
|
|
466 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a fine line between (something) v.
|
|
467 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a thin line between (something) v.
|
|
468 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
have the brass face to (do something) v.
|
|
469 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
have the brass face to (do something) v.
|
|
470 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
have the face to (do something) v.
|
|
471 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
have the face to (do something) v.
|
|
472 |
Idioms |
içine/üstüne (bir şey) bulaşmış/karışmış olmak |
be tainted by (something) v.
|
|
473 |
Idioms |
... (bir şey yapma) ihtimali olmak |
see (one's) way (clear) to (doing something) v.
|
|
474 |
Idioms |
... (bir şey yapma) ihtimali olmak |
see your way clear to do (or doing) something v.
|
|
475 |
Idioms |
biraz (bir şey) olmak |
be on the (something) side v.
|
|
476 |
Idioms |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easily to (one) v.
|
|
477 |
Idioms |
'-nin için doğal bir şey olmak |
come easy to (one) v.
|
|
478 |
Idioms |
(bir şey) gibi olmak |
turn out like something v.
|
|
479 |
Idioms |
hepsinden daha iyisi/kötüsü bir de (bir şey daha) olmak |
cap it (all) off v.
|
|
480 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) istekli olmak |
care to (do something) v.
|
|
481 |
Idioms |
kesinlikle (bir şey olmak) |
be no question that (something will happen/is the case) v.
|
|
482 |
Idioms |
(bir şey olacağına) emin olmak |
be no question that (something will happen/is the case) v.
|
|
483 |
Idioms |
tamamen bir şey hakkında olmak |
be all about someone v.
|
|
484 |
Idioms |
tek olayı bir şey olmak |
be all about something v.
|
|
485 |
Idioms |
tek derdi bir şey olmak |
be all about something v.
|
|
486 |
Idioms |
tamamen bir şey hakkında olmak |
be all about something v.
|
|
487 |
Idioms |
bir şey hakkında heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
488 |
Idioms |
(bir şey veya birinin) hastası olmak/delisi olmak |
be mad about (someone or something) v.
|
|
489 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) bir fikri/düşüncesi/kanaati olmak |
have (any/no) feelings about (someone or something) v.
|
|
490 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) çekinceleri olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) v.
|
|
491 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) tereddütte olmak |
have (one's) doubts (about someone or something) v.
|
|
492 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) çekinceleri olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) v.
|
|
493 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) tereddütleri olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) v.
|
|
494 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) tedirgin/huzursuz/kaygılı olmak |
have (some/any) qualms about (something or someone) v.
|
|
495 |
Idioms |
(biri veya bir şey hakkında) bir fikri/düşüncesi/kanaati olmak |
have (any/no) feelings about (someone or something) v.
|
|
496 |
Idioms |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
497 |
Idioms |
aklında başka bir şey olmak |
have other fish to fry v.
|
|
498 |
Idioms |
aklında bir şey olmak |
have something on the brain v.
|
|
499 |
Idioms |
aklında bir şey olmak |
have something on one's mind v.
|
|
500 |
Idioms |
bir şey hakkında bir takıntısı/ saplantısı olmak |
get a hang-up about something v.
|
|